30 Mart 2012 Cuma

Belgesel ve Film


Hafta sonu boş durmak yok,  yeni bir  belgesel daha öneriyorum.Bu sefer NTV'de değil TRT'de izliyoruz.www.trt.net.tr adresinde gözüme takıldı.Konusu da bana ilginç geldiği için, sizlerle paylaşmak istedim.Dövmenin Dili adlı bu belgesel, Pazar Günü saat 20:05'te TRT Belgesel'de.Dövmeler her zaman ilgimi çekmiştir.Anadolu kadınlarının yüzlerinde, anlamlarını merak ettiğim bu dövmelerin ne ifade ettiğini, umarım bu belgesel ile öğrenirim.Neyse ki NTV'nin belgeseli ile saatleri çakışmıyor...:))



Diğer önerim bir film.Downfall ( Çöküş) 2004 yapımlı bir Alman filmi.2. Dünya Savaşı’nda son günler yaşanmaktadır ve Berlin artık işgal altında bir kenttir. Ama Hitler kenti terketmeyi kabul etmemektedir
Çöküş’te, Hitler’in son günleri özel sekreteri Traudl Junge’nin gözünden anlatılır. Yenilgiyi kabul edemeyen ve düşmana teslim olmak istemeyen Führer, intihar etmeden önce Eva Brown ile evlenir ve birlikte intihar ederler. Führer’in peşinden gitmiş bir çok insanın, durumu da farklı değildir.Film 2.5 saat sürüyor, ama zevkle izleniyor.Benden bu kadar.Hepinize güzel bir hafta sonu diliyorum...

29 Mart 2012 Perşembe

OTUZ YAŞ


daha vakit var diye 
yazmadığımız 
şiirlerdi 
kaldılar 
yüzümüzden gelip geçti 
ilk gençliğin fener alayları 
yeniyetme arkadaş çetesi dağıldı artık 
büyümenin konaklama yerlerinde 
nice ihanete uğradık 
ayrıldı yollar 
ömrümüzü koyduğumuz şeylerdi ki 
dört yöne dağıldılar 

daha vakit var diye 
dönüp de bir gün 
kaldığımız yerden,hepsini birden 
yaşarız sandık 
oysa emanetmiş bizim sandıklarımız 
içlerinde kilitli kalmış onca şeyle 
günü geldi 
aldılar 

nasıl kullanılacağı bilinmeyen anlardı 
sonuna dek yaşamaktan korkup da kaçtığımız 
yerini ve anlamını bulmayı beklerken 
çürüdü gitti içimizde 
saklı duygularımız 
şimdi yabancı bakışlara bir şey söylemeyen 
karalama defterleri,bulanık anılar 
rüzgara,ateşe,suya yazılmış 
gençliğin solgun güncesi 
biz ne zaman büyüdük 
onlar ne zaman yetim kaldılar 
tutulan güneşlerin altında 
yollar geçildi 
dönüş yok artık o duyarlığa 
yaşarken ve yazarken 
yarım kalmış şiirler 
yarım kaldılar



MURATHAN MUNGAN




Sürükleyici ve düşündürücü Çador'un ardından, sevdiğim bu şiiri paylaşmak istedim.İçeriği hakkında bilgi vermiyorum, zaten ince bir kitap çabuk okunuyor, ama  sizi sarsıyor. Çador'u  okumanızı şiddetle tavsiye ederim...

28 Mart 2012 Çarşamba

Bugünlerde Merak Ettiklerim...

*Japonlar Sakura Zensen'i kutlamaya hazırlanırken, biz neden hala donmaktayız ve neden bahar gelmemekte  merak ediyorum...
*Yalan Dünya dizisini beğenerek izliyorum ancak dizinin neden 60 dakika uzatmalarla oynadığını ve  lastik gibi uzayan sahnelerle  bizi neden irrite ettirdiklerini merak ediyorum.Korkarım, ekran başında uzayan diziler yüzenden, hepimiz çürümüş et gibi kokmaya başlayacağız...
*Dunning-Kruger Sendromu yaşayan insanların bir gün bunun farkına varıp varamayacaklarını merak ediyorum...
*Hiç konuşmadan bir gün geçirmek nasıl bir duygu merak ediyorum.Mutlaka denemeyi düşünüyorum.Tarihe geçecek bir gün olur eminim.
*94 yaşındaki emekli öğretmen Saadet Berna Hanım'ı merak ediyorum.Nasıl şeker bir kadın,tanımak istiyorum...
*Bu yıl 25  AVM daha açılacakmış, (Sadece İstanbul'a açılacak sayı) nereye açılacak ve nasıl bir zihniyettir merak ediyorum...
*Adele' in sesi kaç oktav merak ediyorum..?
*Lana Del Rey fırtınası ne zaman dinecek merak ediyorum.Zira ne zaman kitapçıya uğrasam dinliyorum, ezberledim artık Born To Die'ı...
*Bu aralar Sessizlik Kulelerine ve Zerdüştlük dinine taktım kuleleri gidip yerinde görüp merakımı gidermek istiyorum...İmkansız biliyorum...:((
*Imany dilime dolanan parçası niye dolandı merak ediyorum..Daha yazamadığım ama merak ettiğim bir ton şey var...Bende merak bitip tükenmez, sizinde okumaya ömrünüz yetmez..En iyisi burda kesip Imany'nin taktığım parçası ile yazıyı noktalamak..Kalın sağlıcakla...



27 Mart 2012 Salı

Ruhlar Evi...

Bazen hem sağır,hem kör olabiliyorum...Eğer öyle olmasaydı, Isabel Allende'yi daha önce keşfeder okur ve müptelası olurdum.Nasıl güzel bir roman, sanki üç kuşağın filmini soluksuz izliyorum.Kendime kızdım ki ne kızdım.Hadi kitabı okumadın, peki filmini nasıl kaçırdın?Ben, bu mükemmel kitabın filmi çevrilmiş, onuda izlememişim.Şimdi  ilk işim filmi bulup izlemek.Gelelim yeniden kitaba...Kitap bir ailenin üç kuşak geçmişini gerçeküstü olaylar eşliğinde, ama gerçekliğin fonunu saklayarak anlatıyor. Öyle ki cisimleri gözleriyle hareket ettiren kahramanlarda var kitapta, Pinochet'nin darbesi de, Şili'deki büyük deprem de.
Dahası pişmanlık, sevgi, nefret, ask, hatalar, aile, politika, ihanet...Ne ararsanız var bu kitapta.
Gülümsetiyor sizi ama boğazınıza bir yumru oturtuyor peşi sıra; kızdırıyor ama tam o sırada bunun bir roman olduğunu hatırlatıyor masalsı kahramanlarıyla.


Sırada Isabel Allende'nin  Eva Luna ve Günlerin Getirdiği romanı var.Ama önce okunmayı bekleyen diğer kitaplarımı bitirmem lazım.Güzel bir roman yorumunu, güzel bir müzikle bitirelim...:))


26 Mart 2012 Pazartesi

Süleymaniye Camii...



Hürrem ve Kanuni Sultan Süleyman'ı izleyip, meşhur camiyi ziyaret etmemek olmazdı.Bendeki merak diz boyu olunca tabiki Cami ve Külliyesi ziyaret edildi.1550-1557 yılları arasında Mimar Sinan tarafından inşa edilmiş olan Süleymeniye Camii, Sultanahmet ve Eminönü arasında bulunur.Yapı için Bozcaada,İzmit,Mut,Ezine,Gazze ve Lübnan gibi farklı yerlerden taş örnekleri ve sütunlar İstanbul'a taşınmış, cami için kullunılmış.Külliye 15 bölümden oluşmuştur.Camideki 4 minare Kanuni'nin İstanbul'un fethinden sonraki dördüncü padişah oluşunu,minarelerdeki on şerefeyse, Osmanlı tarihinin onuncu padişahı oluşunu simgeliyor.Caminin içi de dışı kadar etkileyici ve akustiği mükemmel. Bu konuda yine rivayete dayanan hoş bir hikâye var: Cami inşa edilirken, Sinan'ın mihrapta nargile içtiği söylentisi yayılır. Söylenti padişaha kadar varır. Kanunî, bu söylenenlere inanmak istemese de bir gün ansızın inşaata baskın yapar. Bakar ki, Sinan gerçekten mihrapta nargile fokurdatıyor.
"Mimarbaşı, camide nargile içilir mi, sen bu işi yapmazdın, nedir bunun hikmeti" diye sorar.
Sinan şöyle cevap verir: "Sultanım, dikkat edin nargilemde tömbekide, tütün yoktur. Sadece suyun fokurdamasından meydana gelen sesin cami içerisinde dağılımını kontrol ediyorum. Buradaki suyun sesi caminin her tarafına eşit yayılırsa, yarın burada Kuran okuyacak olan hocanın sesi de 60–70 metreye kadar toplanan cemaat tarafından duyulacaktır. İşte bu yüzden, akustiği kontrol ediyorum."
 Mimar Sinan, cami içinde sesin iyi yayılması ve duyulması için harika bir teknik kullanmıştır. Bunun için bütün kubbeleri çift kubbe seklinde yapmıştır. Ayrıca, ortadaki büyük kubbeye, içeriye doğru açık durumda, derinlikleri 50 metreye ulasan, ağızları 5 metre olan 64 küp yerleştirmiştir. Bu küplerden, küçük kubbelerin köselerine ve sarkıtların altına da koymuştur aralarını da yumurta akıyla sıvamıştır. Bundan başka, zeminde, sesi yansıtmak için tuğlalardan boşluk bırakmıştır. İste bu sayede Süleymaniye Camisinin bir noktasında çıkan ses sağlı sollu önlü arkalı her noktasına aynı anda ulaşabiliyor. Camii imamının söylediğine göre, Japonya'dan gelen bir heyet caminin akustik sistemi ve mimari özellikleri konusunda tespit çalışmaları yaparlar, Fakat Japonlar, kendi ifadeleriyle akıl erdiremezler ve çalışmaya son verirler..Kanuni Sultan Süleyman'ın ve Hürrem Sultan'ın türbesi, caminin bahçesinde yer alıyor.

Hazır buraya kadar gelmişken, Tarihi Süleymaniyeli Kurufasülyeci'de, fasulye yemeyi unutmayın.Darüzziyafe de,  yemek için bir başka alternatif.Kemerli kapısından içeri girer girmez, sizi sessizlik ve huzur karşılıyor.Yemek yemeseniz bile, bahçesinde bir şeyler içmek için mutlaka uğrayın.



22 Mart 2012 Perşembe

D Vitamini...


Bugün doktor peşinde koştuğum için, D Vitamininin önemini vurgulamaya karar verdim.Canım sıkıldı, sizin de sıkılmasın diye uyarayım dedim.Barış'ın kan testi sonuçlarını alıp doktora gösterdim.Sonuç, diğer değerler iyi ama D Vitamini kabus gibi.7 gibi bir sonuç çıkmış ki bu gerçekten çocuk için kötü bir sonuç.Doktor 8 ay ilaç kullanmasına karar verdi.Benim öncelikle  bilmenizi istediğim, çocuklarınız için ve menopoza yakın annelerin mutlaka bu testi yaptırması.Doktor, çocukların  çok büyük bir kısmında yaygın olarak bu vitaminin noksan olduğunu belirtti.Güneş yağları ve güneş sütü bu vitaminin alımına ciddi engel.Önce biraz güneşlenip sonra yağınızı,sütünüzü kullanın.Süt,yoğurt,peynir bol yiyiyorum demeyin testi yaptırın.Sabah sabah can sıkıcı yazı yazdım farkındayım, ama benim yaşadığım sıkıntıyı siz yaşamayın istedim.Sağlıklı ve güzel bir gün geçirmeniz dileğiyle....))

21 Mart 2012 Çarşamba

Touch...

Fibonacci sayı dizisi, Leoardo Fibonacci tarafından bulunduğu ve bu sayıların 1, 1, 2, 3, 5, 8, 13, 21, 34, 55, 89, 144,... şeklinde (ilk iki sayı hariç) kendinden önce gelen iki sayının toplamı şeklinde ilerlediği görülmektedir.
Dizilim içinde bir sayıyı kendisinden önce gelen sayıya bölerek ilerlersek ulaşacağımız sonuç: 1,618 rakamına sürekli yaklaşacak şekilde oluşacaktır.1,618 Altın orandır.

Altın Oran'ın Görüldüğü ve Kullanıldığı Yerler :
 Ayçiçeği,Papatya Çiçeği,İnsan Kafası,İnsan Vücudu,Kollar,Parmaklar,Mısır Piramitleri,Leonardo  da Vinci'nin 2 eseri (Mona Lisa,Aziz Jerome),Çam Kozalağı,Deniz Kabuğu,Tütün Yaprağı,Eğrelti Otu,Salyangoz.
Yukarıda açıkladığım konuyu oldukça basit bir şekilde ele aldım.
Peki ben bu bilgileri niye verdim? Çünkü yeni başlayan bir dizi tamda bu oranları ve dünyada insanların birbirini farkında olmadan nasıl etkilediğini anlatıyor.Dizinin adı Touch.




Ben 1.Bölümünü zevkle izledim.Yıllar önce izlediğim bir filmi hatırlattı.Cennette Karşılaşacağınız 5 Kişi ....Uzun süre etkisinde kaldığım mükemmel bir filmdi. Hayatın içinde farkında olmadığımız etkileşimleri öylesine dokunaklı işlemişler ki, her sahnesi hala aklımda.İzlemediyseniz izlemenizi tavsiye ederim.Okumayı sevenler için bu filmin kitabı da mevcut.Gelelim tekrar Touch'a. İzlemeyi düşünenler için 2.bölümü, Cuma günü yayınlanacak.İyi seyirler...))
 

20 Mart 2012 Salı

Yol...

Gezi yazılarına başlamışken, gezi kitabı ile devam edelim.Eğer tekne yolculuğu ilginizi çekiyorsa ve denizde yaşam cazip geliyorsa, Ayça Kirişçioğlu'nun Yol isimli kitabını öneririm.Eşi ile yaptığı maceralı yolculuğu bir solukta okuyacaksınız.Benim gibi tekne yolculuğuna ilginiz varsa ve teknede yaşam nasıl diye merak ediyorsanız ,hiç de kolay olmadığını göreceksiniz.En azından ben boyumun ölçüsünü aldım ve teknede yaşayamayacağımı bu kitap sayesinde anladım.2 yıl 7 ay süren dünya seyahatlerini çok akıcı bir dille yazmış Ayça Kirişçioğlu.

 Yelken sporuyla tanışmak isteyenler için, web sitelerini ziyaret etmenizi şiddetle tavsiye ediyorum: www.sailcatamaranturkey.com 

19 Mart 2012 Pazartesi

Amazon...

Havalar ısınmaya başladığına göre, gezi yazılarına daha fazla yer vermem gerektiğini düşündüm.Gezdiğim ve çok beğendiğim yerleri, sizlerle paylaşmaya karar verdim.Zevkleriniz uymayabilir, ama olsun yinede aklınızın bir köşesinde kalsın istedim.Biz ailece 5 yıldızlı otellerde tatil anlayışını terk edeli, 10 sene oldu.Bu 10 sene zarfında, çok şirin ve keyifli yerler keşfettim.İlk mükemmel keşfim, Gökova Körfezi'nin eşsiz güzelliği Bördübet Koyu ve Club Amazon.Şahane yemeklerini mi anlatsam, sakin,sessiz huzurlu bahçesini mi,güler yüzlü işletmecilerini mi,akşamları odun ateşinde içtiğim lezzetli çayını mı,çalan harika müziklerini mi hangi birini anlatsam?Amazon'da her ayrıntı samimi ve sevimli bir zevkin ürünü.Camp alanından denize girmeniz için 3 seçenek var.Kanolarla nehirden denize ulaşmak,ormanda yürümek ve bisikletle sahile gitmek.Biz hep kanoyu tercih ettik ve çok eğlendik.Yarışı hep Barış kazansa da kıyıya kanoyla gitmek zevkliydi...Diğer zevk aldığım şey, sabahın altısında balığa çıkmak ve ıssız denizin ortasında, sessizliğin içinde huzurla yüzmek.İnanılmaz keyifli denemenizi tavsiye ederim.Sabahları cırcır böcekleri ve horoz sesleri ile uyanıyorsunuz bazen eşek anırmaları da duyuluyor.Dışarı çıkınca sevimli sincaplar etrafta cirit atıyor.Ama en önemlisi Çingene arabalarında konaklıyorsunuz.Çok şirin arabalar.Bu arabaların üstü şeffaf olduğu için gece uyurken yıldızları ,çamları hatta daldan dala atlayan sincapları görebilirsiniz.Eğer ben denize girmem diyorsanız ,havuzu da var.Çocukların rahat oynayabileceği bahçesi mevcut.Ben ve oğlum oradaki bisikletlere binip her gün yarış yapıyorduk. Aktiviteler hakkında bilgi almak ve daha fazla resim görmek için http://www.klupamazon.com'u  gezmenizi öneririm.






Bu sessizliğin tadını çıkarmak için acele etmeniz gerekiyor.Çünkü aylar öncesinden rezervasyon yapılıyor ve yer bulmak yazın neredeyse imkansız oluyor..Ben iki ay önce aradığım halde 5 gün kalabilmiştim maalesef 1 haftalık yer bulamamıştım.Onun için son dakikaya bırakmamanızı öneririm.Şimdiden iyi tatiller...:))

16 Mart 2012 Cuma

Hayat Karnemiz...

Yaşayıp gidiyoruz hayatın içinde, dönüp bakmadan kendimize,içimize.İçsel yolculuğumuzun tamamlanıp tamamlanmadığını önemsemeden,hatta bilmeden.Niçin dünyaya geldik,varlık sebebimiz nedir, kaçımız düşünerek yol alıyoruz?Kendi hayat karnemizi hazırlasak, nasıl bir not verirdik kendimize?Kendi adıma yaptığım gözlemlerim çok da parlak değil.Mesela vefa duygusu ile çoğumuz sınıfta kalırız .Merhamet,vicdan oda ne ki?Çoğumuz kendimizi sevmeyi unuttuk, başkasını nasıl sevip merhamet edebiliriz ki.Sabah araba kullanırken çoğu zaman dehşet içinde kalıyorum.Sevmiyoruz biz birbirimizi.Hep ben duygusu bir adım önde.Kendi arabasına zarar vermeyeceğini bilse, diğer sürücünün üstünden geçip gidecek.Kibarlık,nezaket çoktan unuttuk o kelimeleri.Hepimiz ben olduk,hiç olamadık.(Tasavvuf'a ilgi duyanlar hiçi hatırlar.)Dürüstlük artık insan için övgü ile bahsedilecek bir kavram oldu.Olması gereken değil, olduğuna sevinilen.Hepimiz hayat ve ölüm çizgisinde yol alıyoruz.Aldığımız yolda etiketlerle uğraşır olduk,insanlığı unuttuk.Eskiden padişahın hünkar mahfilinden geçtiği kapı alçak yapılırmış.(Camilerde padişahın ibadet ettiği yer)Padişah, başını eğip geçsin, kul olduğunu hatırlasın diye.Bize ne olduğumuzu hatırlatan bir mezarlar kaldı, onlara da bir yakınımız vefat ettiğinde uğruyoruz.Ünlü bir iş adamının, gazetede bir röportajını okumuştum ve çok ilginç bulmuştum.Bu iş adamı, ayda bir kez mezarlığa uğrayıp, mezarın başında oturur, hayat muhasebesi yapar, ölümü düşünür, kendine gelirmiş.Okuduğumda bana çok anlamlı gelmişti.Bir süre kendinle baş başa kalıp ne yaptım, ne yapıyorum muhasebesi yapmak, belkide hepimiz için gerekli.Silkelenip kendimize geliriz.Hayat Karnemiz, bizi biz yapan değerler,maneviyat ve insanlık içeren zor ama önemli bir karne.İnsan olmanın yolu da zorluklardan geçmiyor mu zaten....? Son olarak, aşağıda benim çok sevdiğim bir sözü paylaştım sizlerle ,iyi bir hafta sonu geçirmeniz dileğiyle...


15 Mart 2012 Perşembe

Son Otobüs

Gece yarısı.Son otobüs. 
Biletçi kesti bileti.
Beni NE bir Kara haber bekliyor evde,
NE rakı ziyafeti.
Beni ayrılık bekliyor.
Yürüyorum ayrılığa korkusuz ve kedersiz.

İyice yaklaştı bana büyük karanlık.
Dünyayı telaşsız, rahat seyredebiliyorum artık
Artık şaşırtmıyor beni dostun kahpeliği,
Elimi sıkarken sapladığı bıçak.
Nafile, artık kışkırtamıyor beni düşman.
Geçtim putların ormanından baltalayarak
Nede kolay yıkılıyorlardı.
Yeniden vurdum mihenge inandığım şeyleri,
çoğu katkısız çıktı çok şükür.
Ne böylesine pırıl pırıl olmuşluğum vardı,
NE böylesine hür.

İyice yaklaştı bana büyük karanlık.
Dünyayı telaşsız, rahat seyredebiliyorum artık.
Bakınıyorum başımı kaldırıp işten,
karşıma çıkıveriyor geçmişten
Bir söz
Bir konu
Bir el işareti.

Söz dostça
Koku güzel,
El Eden sevgilim.
Kederlendirmiyor artık beni hatıraların daveti
hatıralardan şikayetçi değilim.
Hiçbir şeyden şikayetim yok zaten,
yüreğimin durup dinlenmeden
Kocaman bir diş gibi ağrımasından bile.

İyice yaklaştı bana büyük karanlık.
Artık NE kibri nazırın, NE katibin şakşağı.
Tas tas ışık döküyorum başımdan aşağı,
güneşe bakabiliyorum gözüm kamaşmadan.
Ve belki, NE yazık,
Hatta en güzel yalan
Beni kandıramıyor artık.
Artık söz sarhoş edemiyor beni,
NE başkasının ki, nede kendiminki.

İşte böyle gülüm,
Iyice yaklaştı bana ölüm.
Dünya, her zamankinden güzel, dünya.
Dünya, iç çamaşırlarım, elbisemdi,
başladım soyunmağa.
Bir tren penceresiydim,
Bir istasyonum şimdi.
Evin içerisiydim,
şimdi kapısıyım kilitsiz.
Bir kat daha seviyorum konukları.
Ve sıcak her zamankisinden sarı,
Kar her zamankinden temiz.

Nazım Hikmet Ran




14 Mart 2012 Çarşamba

Biraz Çay,Biraz Kahve...


Doğadan markasına buradan teşekkür ediyorum.Nihayet biri kafayı çalıştırıp, poşet çayları kaşıkla evire çevire sıkma işkencesine bir son verip, Büyülü Bohça serisini çıkarmış.Oooo çok oldu  o seri çıkalı derseniz, cahilliğime verin ben yeni keşfettim.Yaseminli yeşil çay hastası olan ben, dün markette büyülü bohçayı görünce bir deneyeyim dedim.Diğer yaseminli çaylardan daha güzel geldi tadı.Ama en çok ilgimi çeken kaşıkla sıkma merasiminin ( ki hiç başarılı olamam çok vukuatım vardır sıkarken..:)) )sona ermesi.Düşünenlerin beynine sağlık diyorum.(Açılay ağzı oldu idare edin).




Diğer sevindiğim mevzu, Kahve Dünyasının Londra'da açılan şubesi.Eşim Londra'dan dönünce ilk bu haberi verdi.Aman ben de bir sevinç bir sevinç, sanki Kahve Dünyas'nı ben açmışım.Milliyetçilik duygularım tavan yaptı.İngiliz çayına ara verip, Türk kahvesi neymiş öğrensinler dedim...))Yeri süper Londra'nın kalbinde Piccadilly Square'de.Darısı Hamam Dünyası'nın,Lokum Dünyası'nın,Halı Dünyası'nın başına diyorum...:))
(Öyle dünyalar yok tabi ben uydurdum, girişimcilik ruhum devreye girdi.).Neyse biraz araştırdım Kahve Dünyası önümüzdeki 5 yıl içerisinde New York,Boston,Moskova,Dubai ve Viyana'da da mağaza açacakmış.Ne diyeyim darısı bizi temsil eden tüm markaların başına...:))


13 Mart 2012 Salı

Bir Sergi,Bir Kitap

Dün, Akmerkez'de yemek yedikten sonra, alt katta Hüsn-ü Hat sergisi gözüme çarptı.Mehmet Çebi koleksiyonundaki birbirinden eşsiz Hilye-i Şerif, Modern Hilyeler ve günümüze kadar intikal etmiş Fermanlardan oluşan bir sergi. Bu sergideki eserler, 25 yıl gibi bir zaman diliminde toplanmış . 400 sanatçıya ait 1000 civarında hilyeden oluşan bir koleksiyon. Hilye-i şerif, hat sanatımızda Peygamber Efendimizin yaratılış güzelliklerini ve ruhi portresini tasvir ve tarif eden belli bir form üzere hüsn-ü hat ile yazılmış ve tezhip edilmiş levhalar hakkında kullanılan bir tabirdir. İlk defa 17. yüzyılda büyük hattat Hafız Osman Efendi tarafından bir form haline getirilerek yazılmıştır.Sergi 25 Mart akşamına kadar gezilebilecek.





Henüz yeni bitirdiğim kitap ,İhsan Oktay Anar'ın, Puslu Kıtalar Atlası’nda uç uca eklenmiş hayatlar zincirini masalsı bir edayla anlatıyor. Öyle bir masal ki ,sizi adeta bir yolculuğa çıkarıyor. Ve siz kendinizi bir anda fantastik bir kurgunun içinde buluyorsunuz. Anar’ın hayatları kurgulayışı ve farklı hikayeleri birbirleriyle bağlayışı hayal dünyanızın sınırlarını zorluyor. Her şey o kadar çabuk oluyor ki, sanki biraz önce ilk sayfayı çevirmişsiniz gibi… Kendinizi kaptırmışsınız bu yolculuğa ama onun bile farkında değilsiniz.Zekice kurgulanmış harika bir  kitap.Okumanızı tavsiye ederim.





12 Mart 2012 Pazartesi

İtibar Mimarı...

Cumartesi akşamı Cüneyt Özdemir'in konuğu benim hayran olduğum kadın, Betül Mardin'di.Türkiye'de halkla ilişkiler mesleğinin kurucu iki isminden biri.İnanın, Betül Mardin'in sohbetine doyamadım.Hayatını o derece güzel özetledi ve  aktardı ki, Cüneyt Özdemir soru soramadı, sadece dinledi.İnsan kendi hayatını bu kadar mı keyifli anlatır?Konuşma özürlü bir çocukken iletişimci olmuş, hem de bu işin duayeni olup, dünya çapında ödül alacak kadar.85 yaşında bir kadını dinledim ve hayran kaldım.Enerjisi,kendiyle barışık hali,hayat duruşu,akıcı konuşması,olgunluğu neyi saysam daha bilmem ki...Türkiye'de kadınlar için rol model olabilecek mükemmel bir kadın.85 yaşındayım diye hayattan el etek çekilmemiş.Hala işinin başında,hala dinamik ve hala hayatın içinde aktif bir kadın.


Türkiye'nin markalaşma konusunda ciddi adımlar atmasının  önemini vurguladı.Mesleği halkla ilişkilerin ne anlama geldiğini mükemmel tanımladı.İtibar mimarlığı.Halen Bilgi Üniversitesi'nde ders veren Betül Mardin'i keyifle dinledim.Umarım yolum bir şekilde kesişir kendisini canlı dinlerim...))


9 Mart 2012 Cuma

Aşk...



Madem 8 Mart bizim günümüz, felekten bir gün çalayım dedim,öğle tatilinde attım kendimi Çırağan Sarayı'na. Sergi ,60 eserin yer aldığı çok özel bir sergi. Çırağan  Sarayı'nda sergilenen İsmail Acar resim sergisinin ismi Aşk.Ama benim size anlatacağım, resim sergisinin teması değil.İsmail Acar'ın meslek aşkı. 20 yılını verdiği emeğin, bize yansıyan görüntüsü. Tutkuyla, istekle, şevkle,duyarak, hissederek yapılmış resimler.O kadar gerçek ki narları,cevizleri,elmaları tabağından alıp ağzınıza atasınız geliyor.Uzun uzun baktım ve düşündüm, insan çok hissettiği ve severek yaptığı bir şeyi ancak bu kadar gerçek yansıtır . Uzaktan izleyen, benim resimlerin içine düşeceğimi sanır. O derece inceledim,ama yok kusur bulmak imkansız, böyle bir yeteneğe şapka çıkarılır .Sadece narlar cevizler mi, güllerin kokusu burnunuza gelecekmiş gibi,kaftanların dokusunu elinizle hissedecekmişsiniz gibi...Tabloların hepsinde Aşk vardı doğru, ama bu 20 yılın aşkıydı....Ve benim en çok ilgimi çeken eser aşağıda ki eser oldu.


Görme engelliler  için yaptığı, Braille alfabeli, Mevlevi semazen resmi çok hoşuma gitti.Bir de yazımın başında yer alan resim var tabii.Napolyon III'ün eşi Eugenie'nin, Süveşy Kanalı'nın açılış merasimine giderken 1869'da altı günlüğüne İstanbul'a uğraması, aşk dedikodularının da iç içe geçtiği Sultan Abdülaziz'le görüşmesi,yani bilmediğim bir başka aşk...:)) 












Sergi 28 Mart'a kadar Çırağan Sarayı'nda,bu Aşkı kaçırmayın derim....)) İyi bir hafta sonu geçirmeniz dileğiyle....


8 Mart 2012 Perşembe

Kitapmetre ve Kütüphane

Kitap sevenlerin ilgi duyacağını düşündüğüm bir site kitapmetre.com. Almak istediğiniz kitabın adını yazın,size kitap satan kurumların karşılaştırmalı fiyatlarını versin. D&RKitapyurduPandora ve İdefix gibi internet üzerinden kitap satışı gerçekleştiren sitelerin, veri tabanını kullanan sistemde bir sepet var. Karşılaştırma sepeti adı verilmiş. Almayı planladığınız kitapları sepete ekleyerek, kargo fiyatı dahil olarak en ucuza nasıl alacağınızı Karşılaştırma Sepeti sayfasında görebiliyorsunuz.Ancak bu siteden kitap satışı yapılmıyor.Sadece en ucuz şekilde kitap satın almanız için yardımcı oluyor.



 Kitap kurtları kargo ücretini azaltmak için genellikle birden fazla kitap siparişi gerçekleştiriyor. ‘Karşılaştırma Sepeti’nin tam olarak kitap kurtlarının aradığı birşey olduğunu söyleyebilirim.Sitenin içinde yer alan Karşılaştırma Sepeti ile ilgili videoyu izleyerek daha net anlayabilirsiniz.



Söz kitaplardan açılmışken, bizim yazlığa yakın olan ve benim gitmekten keyif aldığım ,Cunda Adası'nda açılan nefis bir kütüphaneden bahsetmek istiyorum sizlere.Cunda adası'nın tepesinde yan yana küçük bir kilise ve değirmen.Coca Cola'nın CEO'su Muhtar Kent, babasının yani eski büyükelçi olan Necdet Kent'in kitaplarını bir yere bağışlamak istiyormuş. Bu fikrini Rahmi Koç'la paylaşınca bu yapıyı restore edip kitapları da içine koymuşlar. Çokda iyi etmişler. İçinde Necdet Kent'in kitaplarının yanında YKB ait kitaplar ve çocuk kitapları da var. Lezzetli bir kahve veya çay eşliğinde manzaranın tadını çıkararak kitap okumanızı tavsiye ederim...:))


7 Mart 2012 Çarşamba

Kavafis ve Lhasa ...

ŞEHİR
'Bir başka ülkeye, bir başka denize giderim', dedin
'bundan daha iyi bir başka şehir bulunur elbet.
Her çabam kaderin olumsuz bir yargısıyla karşı karşıya;
-bir ceset gibi- gömülü kalbim.
Aklım daha ne kadar kalacak bu çorak ülkede?
Yüzümü nereye çevirsem, nereye baksam,
kara yıkıntılarını görüyorum ömrümün,
boşuna bunca yıl tükettiğim bu ülkede.'

Yeni bir ülke bulamazsın, başka bir deniz bulamazsın.
Bu şehir arkandan gelecektir.
Sen gene aynı sokaklarda dolaşacaksın,
aynı mahallede kocayacaksın;
aynı evlerde kır düşecek saçlarına.
Dönüp dolaşıp bu şehre geleceksin sonunda.
Başka bir şey umma-
Ömrünü nasıl tükettiysen burada, bu köşecikte,
öyle tükettin demektir bütün yeryüzünü de.



Konstantinos Kavafis


Kavafis'in en sevdiğim şiirini ve bu dünyadan ne yazık ki  erken  ayrılmış, Lhasa'nın en güzel parçası  ile biraraya getirdim...Bugün haleti ruhiyemden bunlar döküldü...:))



6 Mart 2012 Salı

Şahane Misafir...



Ünlü yönetmen Ferzan Özpetek’in daha şimdiden merakla beklenen son filmi, (Magnifica Presenza)  Şahane Misafir‘den   fotoğraflar ve fragman yayınlandı. 11 yıl aradan sonra Türkiye’de kamera arkasına geçen Özpetek, çekimleri ağırlıklı olarak İstanbul ve Mardin’de gerçekleştirilen filmde, ünlü komedyen Cem Yılmaz’a da rol veriyor. Cem Yılmaz'ın, filmde bir “hayaleti” canlandıracağı ve izleyiciyi şaşırtacağı söyleniyor. Ferzan Özpetek,  Cem Yılmaz için “Şimdiye kadar hiç karşılaşmadığımız bir Cem Yılmaz olacak filmde. Çok değişik bir rolü var. Performansıyla beni mutlu etti .” diye belirtmiş.  Filmde Cem Yılmaz’ın yanı sıra birçok ünlü Türk oyuncu ve İtalyan oyuncular Elio Germano, Margherita Buy, Vittoria Puccini, Giuseppe Fiorello, Paola Minaccioni yer alıyor.Kısaca müziklerinde Sezen Aksu'nun eşlik edeceği zevkli bir Ferzan Özpetek filmi izleyeceğimizi düşünüyorum.Film Türkiye'de 30 Mart'ta vizyona girecek.


Tüm Ferzan Özpetek filmlerini, zevkle izlemişimdir.Sadece filmlerine  değil, film müziklerini de hayranlığımı belirtip, en sevdiğim iki müziği sizlerle paylaşmak istedim.








İlk müzik Serseri Mayılar'a ,ikincisi Bir Ömür Yetmez filmine aittir.Keyifli dinlemeler....))

5 Mart 2012 Pazartesi

Fırat...

Fırat benim ikinci oğlum..:)) Bizim evin hasta olduğu, ikinci çocuk.O konuşsun, sen dinle tarzı bir çocuk.
Okumaktan kendimizi alamadığımız, söyledikleriyle bizi bizden alan, gülmekten gözlerden yaş getiren bu sevimli bücürün iki tane de karikatür kitabı bulunmakta.




Fırat, Uğur Gürsoy tarafından yaratılmış ve hala Uykusuz adlı mizah dergisinde yayımlanmaya devam eden  bir karikatür kahramanıdır.Yek yea”,”enneee”, “yaaaa”, “Allah’ım Yarabbim ya”, “bana 100 puan, herkese 0 puan”, “komedi şakası filmi”, “hayaletli adam”, “herkesi ben yendim”, “en birinci ben oldum” gibi sözleri en bilinen sözleridir.Canınız sıkkınmı, al bir Fırat oku bir şeyciğin kalmaz.Kafanı mı dağıtmak istiyorsun, yemeklerden önce veya sonra hiç fark etmez, bir doz Fırat iyi gelir.Barış ile beraber okuyup, yıkılıyoruz gülmekten.Deneyin, ne demek istediğimi anlayacaksınız...:))





2 Mart 2012 Cuma

Polar Panorama ...

Polar Panorama, 360° çekilmiş bir panorama fotoğrafın, Photoshop ile yuvarlayarak küre haline getirilmesidir.Fotoğrafın başlangıç ve bitiş noktalarının birbirine benzemesi önemlidir.Bir arkadaşımdan görüp çok beğendiğim bu çalışma ile ilgili örneklerin benzerlerini, sizlerle paylaşmak istedim...:))







1 Mart 2012 Perşembe

Rezan Has Müzesi...


Dün sabah işim nedeniyle, yolum Kadir Has Üniversitesi'ne düştü.Bu üniversiteyi ilk ziyaretimdi.İşlerimi halledip, önce biraz kantininde oturdum, sonra hemen yan tarafta bulunan Rezan Has Müzesi'ni ziyaret ettim.Müzede sergilenen resimler,  ünlü Türk ressamlarından, Nazmi Ziya Güran'a ait.Türkiye'de izlenimcilik akımının öncülerinden olan Nazmi Ziya Güran'ın eserleri 17 Nisan'a kadar bu müzede sergilenecek.






1914 kuşağı ressamlarından Nazmi Ziya Güran; Aksaray’da Horhor mahallesindeki baba evinde, Çamlıca’da, Süleymaniye’de ya da Fındıklı’daki geniş camlı atölyesinde, Boğaziçi’nde,Haliç’te, Üsküdar’da, deniz kıyılarında, kentin tepelerinde, sokaklarında, kırlarında, işgal yıllarında ya da Cumhuriyet coşkusunun en yoğun olduğu dönemde her şeyiyle İstanbul’un bir parçası, gözlemcisi, tanığı ve ressamıdır.Türkiye’nin ilk empresyonist ressamları arasında başı çeken Nazmi Ziya Güran, ışık ve neşeden parlayan eserlerinde en çok güneşin binbir pırıltısından etkilenmiş, tabiatın ona sunduklarını bir nimet olarak benimsemiş ve tuvallerine aynı gerçekçilikle yansıtmıştır. 
Resim sergisini gezdikten sonra, en alt katta bulunan Neolitik'ten Selçuklu'ya Sessiz Tanıklar, isimli bir başka sergiye geçtim.Sergide, M.Ö. 7500-M.S. 1500 yılları arasında Anadolu ve çevresinde yerleşen çeşitli uygarlıklara ait eserler, kronolojik olarak teşhir edilmelerinin yanı sıra, mühürler, tıp aletleri, silahlar, figürinler ve idoller, ağırlık ve ölçüler, aydınlatma araç gereçleri gibi kendi tarihsel süreçleri içinde tematik olarak da sergileniyor. Daha önce sergilenmemiş özgün eserlerin de yer aldığı sergide, M.Ö. 1-M.S. 1 yüzyıllara tarihlenen bronz bir küvet, gümüş kakmalı bronz cerrahi set, M.Ö. 2. bin yıl boyalıları, Urartu iğneleri, obsidyen ok uçları, at koşumları, adak heykelleri, kandiller ile pişmiş toprak heykeller bulunuyor.Bu etkileyici sergide 30 Mayıs tarihine kadar devam edecek.



 Ziyaret Saatleri: 
 Saat:9:00 - 18:00 
 Adres:
 Kadir Has Üniversitesi, Cibali - İstanbul



Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...