30 Nisan 2012 Pazartesi

Kürkçü Dükkanım...



Tilkinin dönüp dolaşıp geleceği yer kürkçü dükkanıdır.E bende İspanya'yı kısmende olsa keşfedip dükkanıma döndüm.İki ay öncesinden hazırlık yapıp gittiğimiz Barselona-Madrid turunu,gitmek isteyenler için detayları ile anlatacağım.Ama yorgunluktan bittiğim ve işimin başına döndüğüm için bugün yazmaya maalesef zamanım yok.Yarından itibaren gördüklerimi,deneyimlerimi ve öğrendiklerimi sizlerle paylaşacağım.Avrupa'nın şımarık kızı Barselona ve ağır abisi Madrid görülmeyi hak eden, gidenin bir daha gitmek için can atacağı, harika iki şehir diyor ve arkası yarın diyerek yazımı sonlandırıyorum...:))



20 Nisan 2012 Cuma

Kısa Bir Ara...


Ruhumu havalandırmak için bir hafta ara veriyorum.Haftaya görüşmek dileğiyle....:))

19 Nisan 2012 Perşembe

Hayatı Tersten Yaşamak...





Yaşamın en tatsız tarafı sona eriş seklidir..
Şüphesiz ki yaşamı tersten yasamak daha güzel,
Hatta mükemmel olurdu.
Nasıl mi ?
Cami'de uyanıyorsunuz. Bir tahta
sandık içersinde, Herkes karsınızda
saf durmuş, iyiliğinize dua ediyor
ve tüm haklar helal edilmiş
vaziyette.tabuttan doğruluyorsunuz, yaşlı,
Olgun ve ağırbaşlı olarak.
Herkes etrafınızda, büyük bir
İtibar, iltifatlar, çocuklar torunlar hepsi
Hazır.arabanıza kurulup evinize gidiyorsunuz.
Doğar doğmaz devlet size
maaş bağlıyor, aylık veya üç ayda bir maaşınızı
alıyorsunuz. Ne güzel, hazır maaş, hazır ev....
Altmışlı yaslara kadar hersek garanti, huzur
içinde yaşıyorsunuz. Sağlığınız gittikçe düzeliyor,
kaslar güçleniyor, kuvvetleniyorsunuz. Bir gün
çalışmak istiyorsunuz ve ise ilk başladığınız gün
size hoş geldin hediyesi olarak bir plaket ve altın
kol saati veriyor patronunuz.. Ve genel müdürlük
veya bunun gibi yüksek bir makamdan tecrübeli bir
insan olarak ise başlıyorsunuz. Herkes karsınızda
el pençe divan...vücudunuzda da bazı hoşa giden hareketler
de başlıyor. Gittikçe zayıflıyor forma giriyorsunuz.
Diğer hormonal aktiviteler artıyor,
fevkalade.....aman ne güzel günler başlıyor...
Derken bir gün patron size artık üniversiteye
gitsen daha iyi olur diyor. Bu arada babanız ortaya
çıkmış, "fazla çalıştın" diyor "artık eve dön, isi
bırak, okumaya basla, harçlığın benden olsun..." keyfe
bakar misiniz ?
Okuduğunuz dersler gittikçe kolaylaşıyor. Ekmek elden,
su gölden bir dönem başlıyor. Partiler, diskotekler,
kızların sayısı artıyor. Derken Anne ve babanız sizi
götürüp getirmeye başlıyor, araba kullanma derdi de yok
artık....
Günün birinde sizi okuldan da alıyorlar, "evde otur,
keyfine bak, oyuncaklarınla oyna" Diyorlar..
Mamanız ağzınıza veriliyor, zaman zaman altınızı
bile Temizliyorlar, hatta bu durum alışkanlık yaratıyor
ve hiç tuvalet kullanmamaya başlıyorsunuz.
Derken anneniz bir gün size süt verme
kararını alıyor ve başka bir keyifli dönem başlıyor.
Mama artık her yerde, her an ve en taze şeklinde
hazır. Bir gün karanlık ilik ve sıcak bir ortama
giriyorsunuz. Beslenmek için ağzınızı açmaya
dahi gerek yok, bir kordondan besleniyor,
sıcacık, yumuşacık, gürültü ve patırtısız bir
ortamda yasıyorsunuz.
Küçülüyor, küçülüyor, ufacık bir
hücre halini alıyorsunuz.
Ve günün birinde müthiş bir
Olayla hayatiniz bitiyor... ; )


Can Yücel

18 Nisan 2012 Çarşamba

Bugünler de Beğendiklerim...


* Her türlü açmış çiçek,lale,erguvan,menekşe,mor salkım  vb..İçim açılıyor baktıkça..:))
* Vitrinlerde, beni al diye  bağıran, mükemmel renkte şortlar ve etekler...
* Bakla, özellikle bol yoğurtlu ve dereotlu...
* Yankı Yazgan'ın sitesinde yer alan, bilgilendirici  videolar...
*  Dekorasyon blogları...
* Ucuz Pegasus biletleri...
* Vespa, bir gün mutlaka bineceğim...
* Yaz için hazırlanan, değişik meyve kokteyllerinin tarifleri...
*  Rengarenk stilettolar...
*  Duvar stickerları...
* Siyah beyaz eski İstanbul fotoğrafları...
*  Türk Hamamı, hiç bir zaman vazgeçmediğim...
* Genç kuşak yazarlarımızın kitapları...
* Akşam serinliğinde yürüyüş...
* Sertab Erener'in yeni albümü Ey Şuh-i Sertab.
* Girandola dondurma ( Arnavutköy)
* Okyanus desenli elbiseler
  Yazacak çok şey var ama grip mücadelem devam ediyor benden bugünlük bu kadar...
  Güneşe yeniden kavuşmak dileğiyle..


17 Nisan 2012 Salı

Madam Arthur Bey ve Hayatındaki Her Şey

İtiraf etmeliyim ki bu kitap beni yedi bitirdi.İlk defa bir yazarı  tanımak için can attım.Mine Hanım sağ olsun beyin jimnastiği yaptırdı.Şaka bir yana bu kitabı çok fazla yoğunlaşarak okumanızı tavsiye ederim.Öyle deniz kenarı, ağaç altı, park gibi yerler, hele çocuk sesi hiç tavsiye etmem.Kurgusunu ,karakterlerin birbiri ile münasebetini anlamak için , çok dikkatli okumanız gerekir.Kaçırdınız mı bitti gitti , hiç bir şey anlamazsınız.



Kötülüğün, insana özgü bir durum olduğunu ve kadın yada erkeğe mal etmediğini anlatmak için yazarımız kadınadam karakteri oluşturmuş.Zamanların ve mekanların kolayca ayırd edilemeyecek biçimde içiçe geçtiği, rastlantıların ard arda sıralandığı, kaderin bir çok olayda başlıca etken olduğu, gerçeklilik, tutarlılık sorgulamasına giremeyeceğiniz kadar olağandışı ortamlarda mantıkla açıklanamayacak olaylar bir bütünü oluşturacak bir kurgu ile ard arda sıralanıyor.Anlatılması zor bir roman.Okurken kendimi karanlık bir ormanda elimde bir fener ile ilerliyormuş gibi hissettim.Bir yandan yolu bulmanız diğer yandan ormandan geçerken etrafı izlemeniz gerekir.İşte bu kitap tamda bu duyguyu uyandırdı bende.Masal tadındaki bu kitap hızla okuyacağınız akıcı bir dili olan , ama aynı zamanda her satırında bir mesaj bulacağınız ilginç bir kitap.Sonuç, okunması gereken kitaplar listesine eklenecek farklı bir kitap...))


16 Nisan 2012 Pazartesi

Jacaranda...

Bahar gelince eskiden sadece erguvan gelirdi aklıma .Şimdi bu güzellkle tanışınca Jacaranda ağacı da geliyor.Anavatanı Brezilya olan bu ağaçla, Güney Afrika'da baharda tanıştım.Nasıl güzel bir görüntüsü var anlatamam.Nisan'dan Eylül'e kadar açan, mavimsi mor renkte bir ağaç.Şimdi gölgesinde oturup kitap okumak ne güzel olurdu.Ben bayıldığım bu ağacın resimlerini, sizlerle paylaşmak istedim.Haklı değil miyim söyleyin?







13 Nisan 2012 Cuma

Faik...

Uğur Gülsoy'un evsiz tipi Faik ile de tanışmış oldum.Her ne kadar Fırat'ın yerini tutmasada Faik'i sevdim.Bu şirin kıllı karakterle tanıştırayım sizi, eğer severseniz Faik kitapçı raflarında yerini aldı haberiniz olsun.Güzel bir hafta sonu dileğiyle...:))







12 Nisan 2012 Perşembe

Datça...

Tatil tavsiyelerime bugün Datça ile devam ediyorum.Daha önce söylemişmiydim ,ben tatilde öyle patırtı,gürültü,kalabalık, hele sinema çıkışı gibi olan sokakları sevmiyorum.Tatil dediğin sessizlik,doğa,güneş,kitaplarım,denizden ibaret olmalıdır.Kolumdan animasyon için çekiştirmeler,gümbür gümbür bana hitap etmeyen berbat müzikler, etrafı boncukla çevrili yüzmemeniz için her şeyin düşünüldüğü deniz (yada denizcik) bana anlamlı gelmiyor.Bir keresinde, bu denizdeki boncuklar yüzünden otel yöneticileri ile tartışmıştım.Yüzmek için boncukları geçince uyarı aldım, en sonunda sahilde kıyamet koptu.Bana neden boncuğu geçtiğim soruldu.Düşünebiliyor musunuz denizde yüzmem için bana ayrılan yer, 10 bilemedin 15 metre.İzin verilmemesinin nedeni jet skilermiş.Denizde yüzmek yok, ıslanıp çıkacaksın yada enine yüzeceksin.Şaka gibi ama otel görevlileri enine yüzmemi tavsiye etti.Dünyanın parasını bayıl, ama denizde enine yüz...Memleketimden insan manzaraları .Bir yabancı turist ,bu cevabı duyunca ne düşünür artık siz düşünün...Ben de hal böyle olunca, tatilde rahat edebileceğim mekanlara yöneldim.İşte bunlardan birisi, şirin mi şirin DATÇA ve Dede Pansiyon.






Doğanın kıskandıracak kadar cömert davrandığı yarımadada, en çok Eski Datça'yı sevdim.Can yücel'in son yıllarını geçirdiği Eski Datça'nın dar arnavut kaldırımı sokaklarında, begonvillerin sardığı taş evlerin ve badem ağaçlarının arasından süzülen günışığını takip edin.Dede pansiyon'u işletenler Can Yücel'in komşularıydı.Çok sempatik insanlardı.Yemyeşil bir bahçe içinde altı odası ve yüzme havuzu olan şirin bir yer.Bunun dışında önerebileceğim diğer bir yer de Mehmet Ali Ağa Konağı.
Gezip görmeniz gereken en güzel yerlerden bir diğeri ,hiç kuşkusuz yukarıda resmini gördüğünüz Knidos.Knidos'un antik kenti arasında dolaşırken rüzgarın getirdiği iyot,kekik,papatya karışımı kokuyu içinize çekin ve günbatımını izleyin.Ünlü tarihçi Strabon'un bu konuda meşhur bir sözü varmış: "Tanrı yarattığı kulunun uzun ömürlü olmasını isterse, Datça Yarımadası'na bırakır." 

Gitmişken günübirlik turlara katılıp, sessiz sakin bir sürü koy keşfetme şansına da sahipsiniz.Bu gezinin sonunda badem ve bal almadan da dönmeyin. İyi bir tatil geçirmeniz dileğiyle...:))


11 Nisan 2012 Çarşamba

Yalnız İnsan

Yalnız insan merdivendir
Hiçbiryere ulaşmayan
Sürülür yabancı diye
Dayandığı kapılardan

Yalnız insan deli rüzgar
Ne zevk alır ne haz verir
Dokunduğu küldür uçar
Sunduğu tozdur silinir

Yalnız insan yokki yüzü
Yağmur çarpan bir camekan
Ve gözünden sızan yaşlar
Bir parçadır manzaradan

Yalnız insan kayıp mektup
Adresimi yanlış nedir
Sevgiler der fırlatılır
Kimbilir kim tarafından

Louis Aragon




10 Nisan 2012 Salı

Film ve Belgesel...

Bu ay malum festival ayı, ve ben film festivalinin belkide en heyecanlı filmini izledim.Festival filmlerinin hepsini izleme şansım olmasa da, yakalayabildiklerimi izliyorum.Bu defa, bir Norveç filmi yakaladım.Hodejegerne ,diğer adıyla Kafa Avcıları.102 dakika süren, sürükleyici bir aksiyon filmi.




Hollywood filmlerini aratmayacak derecede temposu yüksek bir film izliyorsunuz.Sonuna gelince, zekice kurgulandığını görüyorsunuz.Özellikle, köpek eşliğinde ki arama sahnelerine bittim...:)) Konusunu anlatmak istemem, çünkü soluğunuzu tutarak izlemeniz yerinde olur zannımca.İlginç bir cümle kurdum, ama silmeyeceğim..))

Ve ıskaladığım, geç kalmış bir belgesel izledim .Bankacılık mesleğinde değilim artık ,ama bu belgesel kaçmazmış.Bazen Ay'da yaşadığımı düşünüyorum.Uzatmayayım, belgeselimizin adı Inside Job, diğer adıyla İç İşler.Aslında bunu size önerip önermemekte tereddüt ettim.Çünkü ,bu mükemmel belgeseli sinirim çıkarak izledim.Sizin de siniriniz çıkmasın diye düşündüm,ama dünyada olan bitenden uzak yaşayamayacağımıza göre, yazmaya karar verdim.



2008'de yaşanan finansal krizi anlatan bu belgeselde, Amerikan finans endüstrisinde meydana gelen son 30 yıldaki feci değişimi açıklarken, içerdiği unsurları, kararları ve küresel ekonomiyi istikrarsızlaştıran kişileri deşifre ediyor.Düşündürücü,düşündürücü,düşündürücü...İzleyin, ne demek istediğimi anlarsınız...:((

9 Nisan 2012 Pazartesi

Gelin ve Damat Adaylarının Dikkatine...

Düğün fotoğrafı dediğin böyle olur..:)) Japonlar bu konuda da harikalar yaratmış.Bizden geçti ,ama yeni evlenecek adayların bir göz atmasında fayda var..:))










6 Nisan 2012 Cuma

Masumlar ve Yere Düşen Dualar



Burhan Sönmez'in Masumlar'ı ,bu yıl dikkatimi çekti.Yazarın bu ikinci kitabı ,Türkiye Gazeteciler Cemiyeti 2011 Sedat Simavi edebiyat ödülüne layık görülmüş.Akıcı bir dille yazılmış,abartıdan uzak,okuyucuya kendinden bir parça sunan bir kitap Masumlar.Ama benim için ayrıca bir etki uyandırmasının sebebi, kitapta olayların bir kısmının Cambridge'de geçiyor olmasıydı.Bu şehri ziyaret ettiğimde ,çok etkilenmiş zamanın Cambridge'de asılı kaldığını düşünmüştüm.Yazarın bahsettiği mekanlar, beni yeniden o günlere götürdüğü için okumaktan çok keyif aldım.Kısaca tavsiye edeceğim kitaplar listesinde.
Gelelim diğer kitabımıza, Yere Düşen Dualar.

Genç kuşak yazarlarımızdan Sema Kaygusuz'un bu kitabı sayesinde, yazarla tanışmış oldum.Fransızların Türkçe bilmedikleri için üzüldükleri bir yazar Sema Kaygusuz.3 ödülü var bu kitabın.Ecrimed Cultura Akdeniz Edebiyatı Çeviri Ödülü,France-Turquie Ödülü,Balkanika Edebiyat Ödülü.Kitap, üzüm ve altın olmak üzere iki bölümden oluşmuş.Müthiş dil zenginliği olan bir kitap.Mücevher kutusunun içine düşmüş gibi hissettim kendimi.Bir baktım Bozcaada'nın içinde yolculuğum (kitapta böyle bir açıklama yok bu benim yorumum ,var olan sadece üzüm bağları olan bir ada) bir de baktım masalın içindeyim.Postmodern romancılar listesinde kesinlikle üst sıralarda yer alan bir yazar olduğunu düşünüyorum.Sırada Sandık Lekesi ve Yüzünde Bir Yer var.Boncuk gibi peş peşe diziyorum ama ne zaman sıra gelir bilmiyorum.Daha evde kitaba aşerdiğim dönemlerde aldığım bir yığın kitap var.Yere Düşen Dular'ı şiddetle tavsiye ederim, daha ne diyeyim ,iyi bir hafta sonu dilemekten başka...:))

5 Nisan 2012 Perşembe

Bir Kitap Al,Bir Kitap Bırak

Ben de istiyorum bu minyatür kütüphane projesini.Projenin doğduğu yer ABD'nin Wisconsin eyaleti.Beğendiğiniz bir kitabı alıp götürebilir,ille de iade etmek istemiyorsanız yerine kendi kütüphanenizden bir kitap koyabilirsiniz.Bu kütüphanenin kilidi yok.Önce ABD'de başlamış ama İngiltere,Kanada,Almanya gibi ülkelerde de hızla yayılmış.Ne kadar şirinler değil mi?






4 Nisan 2012 Çarşamba

Hoş Geldin Bahar...



Bahar benim için ne demek;
*Doğanın sancılı uyanışı,
*Yeni başlangıçlar demek
*Güneş ile şarj olmak
*Coşku,neşe demek
*Alerjimin artması
*Yorgunluğumun zirvesi demek
*Yazın müjdecisi
*Kışın vedası demek
*Denizin parlak maviliği
*Çimen kokusu demek
*Aklımda kuşların uçması
*Dilimde şarkı demek
*Leyleklerin gökyüzünde dansı
*Kuşların senfonisi demek
*Yeşile merhaba
*Eve veda demek
*Erguvanlara gülümsemek
*Mimozaları koklamak demek
*Emirgan'da lale keyfi
*Oba'da kahvaltı demek
*Fotoğraf makineme fazla mesai
*Kalemime ya sabır demek
*Hayallerimi havalandırmak
*Ruhuma gıda demek
Her günün aynı lezzette olduğu bir bahar yaşamamız dileğiyle...:))




3 Nisan 2012 Salı

Make A Wish...

Dün, öğrencilerle sohbet ederken bana zaman zaman destek oldukları Make A Wish projesinden bahsettiler.Daha önce duymadığım bu projenin içeriği çok hoşuma gitti.Diğer adıyla,“Bir Dilek Tut” Derneği, hayati tehlike taşıyan bir hastalıkla mücadele eden 3 ila 18 yaş arası çocukların kalplerinde yaşattıkları dilekleri gerçekleştirmektedir. Dileğinin gerçeğe dönüştüğünü görmek bir çocuk için unutulmaz bir deneyimdir; özellikle de hasta olan bir çocuk için.2005 yılından bu yana orta ve yüksek öğrenim kurumlarıyla ortaklaşa yapılan bir sosyal sorumluluk projesi.


Bu projede gönüllü olarak çalışmaya vakti olmayanlar bağışta bulunabilir veya derneğin dükkanından alışveriş yaparak projeye katkıda bulunabilir.Hastalıkla mücadele eden bir çocuk için dileğini gerçekleştirmek,'hayatta her şeyin mümkün olabileceği'ne inancını güçlendirir.
Ne dersiniz?Belki sizin katkılarınızla hayalini gerçekleştirdiğiniz bir çocuğun mutluluğu sizin de dileğinizin gerçekleşmesinin sağlar!

2 Nisan 2012 Pazartesi

Grafitti...

Hafta sonu, eserlerine zaman zaman internette rastladığım Banksy'i, gazetede okudum.Kimliğini gizledikçe merak uyandıran, eserleri açık arttırma ile satılan, gizli şöhret grafitti sanatçısı Banksy'i, sizlerle paylaşmak istedim.Sokak sanatçısı olan gizemli genci, kimileri seviyor, kimileri nefret ediyor.Ama Banksy tam gaz çalışmalarına devam ediyor.Londra,Bristol,New York en fazla çalıştığı şehirler.Eserlerinde savaş karşıtı, çevreci,hayvan haklarını,tüketim çılgınlığını  eleştiren mesajlar veriyor.İşte esrarengiz gencin eserlerinden bazıları:











Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...