Sadece bir günün anısını çağrıştıran ismine karşılık, okunduğunda tüm aileyi ve yaşamını tanıtan bir roman. Londra'da bir Cumartesiyi, Irak savaşına karşı halkın duyarlılığını, doktor bir baba ve avukat annenin çocuklarına tutumunu, meslek seçimlerinde onları desteklemelerini ve büyükbabanın rolünü, şiiri, müziği, beklenmedik tesadüfleri yaşamı hissediyor, yaşıyorsunuz.
Aslında Post-11 Eylül dönemini anlatan bir kitap.Bu tarz yazılan pek çok kitap oldu.Ama daha önce Kefaret kitabından etkilendiğim için Ian McEwan'dan okumayı tercih ettim.Yazarın akıcı dilinden çok, beni etkileyen tıp bilimine yönelik araştırması ve tanımlaması oldu.Mutlu giden her hayatın, bir an içinde, nasıl da kırılgan olabileceğinin güzel bir örneğini veren, sürükleyici bir romandı ve tabi yine İlknur Özdemir çevirisiyle.
Murat Gülsoy'dan okuduğum ilk kitap.İtiraf etmeliyim ki öncelikle kitap kapağına vuruldum.İspanyol ressam Pere Borrell Del Caso’nun en bilindik tablolarından olan “Eleştiriden Kaçış”. Zekice kurgulanmış tıpkı kitap kapağındaki çocuğun şaşkın gözleri gibi, sizi şaşırtan farklı üslubuyle düşündüren bir kitap Tanrı Beni Görüyor Mu?.Yazarın farklı bir anlatımla bir araya getirdiği 19 öyküsü, ortak buluşma noktaları olarak yaşamı ve yaşamın yarattığı soruları seçiyor. Kitapta grafik ve illüstrasyon gibi anlatım araçlarından da yararlanılıyor.
Murat Gülsoy'un öykü kitabı, rüyayla gerçeklik, farklı kimlikler, farklı anlatım biçimleri, farklı algılar, farklı arayışlar içerisinde, bana göre, okuru son derece ilginç bir dünyaya götürüyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder