4 Eylül 2012 Salı

Huzursuzluğun Kitabı...

Aslında bu kitabı bitirmedim.Henüz 242.sayfadayım.Ama o kadar ilginç geldi ki yazmadan edemedim.
Ben kitap okurken, hoşuma giden cümleler olduğunda altını çizerim, hatta bazen not ederim.Bu kitabı okumaya başladığımda anladım ki altını çizmeye kalkarsam bütün kitabı çizmiş olurum.Hani, kimimiz günlük tutarız ya bu kitap günlük gibi, ama bildiğiniz günlüklerden değil.Şöyle anlatayım;aynaya bakınca hepimiz fiziksel görüntümüzü görürüz.İşte bu kitap size ayna vazifesi görüyor, ancak bu kez ruh ve düşünce dünyamıza ayna tutmuş oluyoruz.Kitabı okurken "A bende bunu hissediyorum ama bu şekil dillendiremiyorum" dediğim çok oldu.Yani günlük hayatta içimizde yaşadığımız gel-gitleri anlatıyor.Tabii ki yazarla birebir aynı ruh dünyasına sahip değiliz, ancak bir çoğu bizlerle örtüşüyor.



Yazarın beni şaşırtan ve bizlerden ayrılan çok farklı bir bakış açısı olduğu bir gerçek.Sanki duygu ve düşünce dünyası çok zengin, ama kafası çok karışmış bir arkadaşımı dinlemiş gibi hissettim zaman zaman.Çünkü, bizim hayata dair normal bakış açısı geliştirdiğimiz noktalarda, Pessoa farklı bir anlam ve yorumla karşımıza çıkıyor.Yada şöylede hissedebilirsiniz, bu yazarın içinde bir kaç kişi yaşıyor.Kalabalık bir kimliği var ve haliyle tüm kimlikler ayrı telden çalıyor.Okudukça daha ne hissederim bilemiyorum, ama şimdilik kitaba dair yorumlarım bunlar ve işte bir kaç alıntı;

“Bedenimizi nasıl yıkıyorsak, yazgımızı da yıkayabilmeli, çamaşır değiştirir gibi hayat değiştirebilmeliydik-yemek yediğimizde ya da uyuduğumuzda olduğu gibi varlığımızı sürdürmek için değil, tam olarak temizlik adı verilen, bizden doğup ayrılmış olan saygılı davranış bunu gerektirdiği için.”

“Pisliği bir irade sorunu gibi değil, aklın bir umursamazlığı olarak yaşayan insanlar vardır; çoğu insan ise, özgürce aldıkları bir kararla ya da istemedikleri bir dünyaya boyun eğmeye razı oldukları için değil, kendi kendilerini anlama yetenekleri gerilediği için, bilgiyle alay etmeyi öğrendikleri için tekdüze, silik hayatlar sürerler.”
“Uyuyan bir adamın karşısında ne hissedilirse, bende onu uyandırıyordu. Uyuyan herkes çocukluğuna döner. Belki de bu yüzden, yani uyurken yaşadığımızın bilincinde olmadığımız için, kimseye kötülük de yapamayız – en gözü dönmüş cani, kendinden başkasını gözü görmeyen en bencil insan bile, ne olursa olsun uyuduğu sürece doğanın büyüsüyle kutsal bir varlığa dönüşür. Uyuyan bir insanı öldürmekle bir çocuğu öldürmek arasında büyük bir fark görmüyorum.” 

Kimi zaman okuduğum cümleleri, bir daha bir daha okuyorum, anlam kargaşası yaşamayayım diye.Kitap 675 sayfa yani çok hızlı ve seri okunmuyor, ama sık sık düşünme molası vermek ve hatta ben hiç böyle düşünmedim demek hoşuma gidiyor...:))Bittiğinde tekrar görüşmek üzere...

2 yorum:

  1. Bu kitabı şu anda eşim okuyor ve o da aynı duyguları paylaşıyor, sindirerek okumak şartmış.
    Gerçekten yazar insanların düşüncelerini, davranışlarını nasıl da gözlemlemiş ve insanı anlatmış...bir başucu kitabı olsa gerek...
    Okumayı sabırsızlıkla bekleyeceğim.Ayrıca paylaşımı da çok sevdim, teşekkürler...

    YanıtlaSil
  2. Evet kesinlikle bir başucu kitabı size katılıyorum.Beğeniniz için teşekkürler,sevgilerimle...

    YanıtlaSil

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...