21 Haziran 2012 Perşembe

TATİL....


Nihayet tatil zamanı.Yazılarıma bir süre ara veriyorum .Dönüşte yine buradayım...:))

20 Haziran 2012 Çarşamba

Kısa Kısa Seyahat Notları...

Google Earth’e 3 boyutlu bina ekleme uzmanı 3DLocationEarth.com, tatile çıkacaklar için kolaylık sağlıyor. Ücretsiz olan uygulama sayesinde, yerli ve yabancı turistler, kalacakları bölgenin otellerini Google Earth’ten 3 boyutlu olarak gezebiliyor. Şu anda bir çoğu yılda milyonlarca turisti ağırlayan İstanbul ve turizm cenneti Akdeniz sahillerimizde bulunan 300’ü aşkın otel, denize olan konumlarından bulundukları lokasyona, geliş-gidiş güzergahlarından sosyal tesislerine, odalarının özelliklerinden etrafındaki önemli tarihi ve kültürel eserlere kadar bütün detaylarıyla harita üzerinde gerçek yerinde ve gerçeğe en yakın 3D modelleriyle Google Earth üzerinde sergileniyor. Tatil planı yapanlar, bu uygulama sayesinde oturdukları yerden onlarca otel arasında sanal bir tura çıkıp, gitmeyi düşündükleri tatil yöresinin hangi otelinde kalacaklarını belirleyerek anında rezervasyon yaptırabiliyor.
Detaylı bilgi için: www.3DLocationEarth.com


iVize iPhone uygulamasıyla yurtdışına seyahat edeceklere rehberlik ediyor. iVize, Mezun ve vize danışmanlığı hizmeti veren Travis Edu’nun deneyimleriyle 196 ülkenin vize işlemleri konusunda sizi bilgilendiriyor. Uygulamayla pasaport bilgilerinizi girdikten sonra gitmek istediğiniz ülkeyi seçerek o ülke için vize almanızın gerekip gerekmediğini öğrenebilir, Türk vatandaşlarının tabi olduğu vizeler ile ilgili ipuçlarına ulaşabilirsiniz. Konsoloslukların iletişim ve harita ile lokasyon bilgilerine de iVize uygulaması ile ücretsiz olarak ulaşabilirsiniz. Mezun’un hazırladığı iVize iPhone uygulamasına iTunes Store’dan “iVize” yazarak ulaşabilirsiniz.

7 Haziran’dan itibaren Rodos’a giden Türkler’e adada vize verilmeye başlandı. Rodos’a giden Türklere tek girişlik ve 15 günlük vizeler adada verilmeye başlandı. Türkiye, Rusya, Ukrayna, Belarus, Ürdün ve İran vatandaşlarının Rodos’ta zor durumda kalmamaları için, seyahatten iki gün önce pasaportun fotoğraflı sayfasının fotokopisi, gidiş- dönüş gemi bileti, iki vesikalık fotoğraf, Yunan vizesi başvuru formu, otel rezervasyonu ve yatırdığı vize parasının makbuzunu hazır etmesi gerekiyor

18 Haziran 2012 Pazartesi

Azrail'i Beklerken...

Persepolis'in senaristi ve yönetmeni Marjani Satrapi'nin son filmi Azrail'i Beklerken'in gösterimi İstanbul Film Festivali'ndeydi ve ben kaçırmıştım.Nihayet gösterime girince, izleme fırsatı buldum.Persepolis İran ve Lübnan'da yasaklanmıştı.Bu son film Azrail'i Beklerken'de İran'da yayınlanmadı.Bu yönetmeni bu kadar çok sevmemin bir nedeni, farklı bir tarz da film yapması, bir nedeni de Atatürk hayranı oluşu.


Satrapi, çizgi roman yazan bir kadın.Ülkesi İran'da değil Fransa'da yaşıyor.Yazdığı çizgi romanlarını film yapıyor.Persepolis, tüm dünyada fırtınalar koparmıştı.Bu film, Persepolis'e göre daha az politik bir film.Gelelim filmimize...
Film, bir müzisyenin kırık aşk ve hayat hikayesini anlatıyor.Sevmeden evlendirildiği karısı tarafından kemanı kırılan ve hayata küsen bir keman virtüözünün, ölümü çağırdığı son bir haftasını anlatan sıradışı,esprili ve melankolik bir film.Masalsı bir anlatımla bir sanatçının hayata küsüşünü anlatan film, benim çok hoşuma gitti.Şu an vizyonda iken Marjani Satrapi meraklıları kaçırmasın...:))

15 Haziran 2012 Cuma

İnsanlar...

İnsanlar da ülkelere benziyor
Sınırları var, yüzölçümleri
Yasaları var
Bayrakları, ilkeleri
Kimi dağlık bir arazidir.
Kimi kıraç
Kimi bereketli
Kimi dardır
Kimi engin gözalabildiğince
Kiminin sınırlarından sıkı pasaport denetimiyle girilebilir.
Elini kolunu sallayarak girersin kiminden içeri
Sonuçta ne küçümse insanları kızım
Ne de önemse gereğinden çok
Ama anlamaya çalış
Nedir ve ne kadar genişleyebilir yüzölçümleri


Ataol Behramoğlu


14 Haziran 2012 Perşembe

Sıradışı Öneriler...

Her zaman ben yazacak değilim ya, bazen de hoşa gidenleri paylaşmak lazım.Psikiyatrist,yazar ve tv programcısı Cem Mumcu'nun bu yazısını, sizlerinde okumasını istedim... Bazılarını uygulamakla beraber, hiç denemediklerim oldukça çok...:))


YAZ İÇİN GARİP ÖNERİLER
Yaz geldi. Şimdi her yerde önerilerle karşılaşıyorsunuz. Size iyi gelecek öneriler. Kendinizi iyi hissedeceğiniz, mutlu olacağınız, eğleneceğiniz, dinleneceğiniz yerleri, şeyleri göreceksiniz gazetelerde, dergilerde, televizyon kanallarnda. imkânınız elverdiğince aralarından seçip yapacaksınız bazılarını. Bu yazın trendlerini de takip edeceksiniz. Yeni ayakkabılar, yeni elbiseler, yeni mayolar alacaksınız. Yaşamınızı daha iyi kılmaya çalışacaksınız. Sağlıklı tüm bireyler gibi bunları isteyeceksiniz. İstemelisiniz de. Arzularınızın ve dileklerinizin yerine gelmesini dileyeceğim sizler için. Diğerlerini asla küçümsemeden ben de size farklı önerilerde bulunsam. Kimisi belki çok sıradan olacak sizin için. Kimisi size belki fazla romantik, belki fazla sert, belki saçma, garip, anlamsız gelecek. Gelsin de istiyorum. Keşke becerebilsek de daha önce dokunmadığınız bir yerinize dokunabilsek.

  • Sağ elinizle sağ dirseğinize dokunmaya kalkın. Bunu asla yapamayacaksınız. Bu kadar birbirine yakın olmalarına rağmen onları kavuşturamadığınız üzerine düşünün.
  • Eğer sürekli bilgiye dayalı kitaplar okuyorsanız tam tersini yapın. Bir kurgu okuyun, bir roman veya hikâye kitabı mesela. Bir şey öğrenmeye çalışmamaya çalışın.
  • Haftada birkaç gün uğrayıp bir şeyler aldığınız büfedeki adamın adını bilip bilmediğinizi düşünün. Bilmiyorsanız öğrenin.
  • Taksiye veya otobüse bindiğinizde şoförün nasıl bir hayatı olduğunu, kaç çocuğunun olduğunu, neler yaşadığını ne gibi bir geçmişi, ne gibi acıları olduğunu düşünmeye çalışın. Onun da çocukluk fotoğraflarının olduğunu, annesi ve babası olduğunu veya olmadığını hayal etmeye çalışın.
  • Birine bir şey öğretin. Ve birinden bir şey öğrenin. Bunu isterseniz, mutlaka fırsatınız olacaktır.
  • Bulunduğunuz şehirde hiç gitmediğiniz bir semti ve neden hiç gitmediğinizi düşünün. O neden üzerine bir daha düşünün. Ve oraya gidin.Bir kahveye gidin. Bir saat kadar durun. Başka bir şey yapmadan durun. Telefonla da konuşmayın. Öylece durun.
  • Önünden her gün geçtiğiniz ya da bulunduğunuz şehirde olduğu halde hiç gitmediğiniz önemli bir tarihi yapıyı ziyaret edin. Yurtdışına geziye çıktığınızda gittiğiniz şehrin önemli yerlerini görmek isterken neden kendi yaşadığınız yerde bunu yapmadığınızı düşünün.
  • Kısıtlı zamanların sizi nasıl harekete geçirdiğini, oysa kısıtlı olmadığını zannettiğiniz için ne çok şeyi ertelediğinizi düşünün.
  • Hayatınızın sonlu olduğunu düşünün. Sevgilinizin gözlerine bakıp onun hastalanabileceğini, ölebileceğini, onu bir gün göremeyeceğinizi hayal edin.
  • Bir gün değiştireceğim, bir gün bunun içinden çıkacağım dediğiniz şeylere bakın. Aslında çok vaktiniz olmadığını düşünün.
  • Gün içinde ezan sesi duyuyorsanız kulağınızı kabartın. Bazen bunlardan biri salâ sesi olabilir. Eğer cuma salâsı değilse birisi ölmüştür. O birisini düşünün. Eğer yetişebilirseniz tanımadığınız o kişinin cenazesine gidin. İnanan biriyseniz cenaze namazını kılın.
  • Uzak yakın bir tanıdığınızı kaybederseniz onun cenazesine gidin. Sonra mezarlığa kadar eşlik edin onun gidişine. Tabuta omuz verin, üzerine bir kürek toprak atın.
  • Mahallenizdeki esnafa selam verin.
  • Bir rüyanızı not edin. Kimseye anlatmayın. Üzerine düşünün.
  • Bir gün boyunca aklınızdan geçen önemli önemsiz birçok düşünce ve duyguyu en yakınınıza söylemeye çalışın. Söyleyemediklerinizin, eğip büktüklerinizin neler olduklarına bakıp üzerine düşünün.
  • “Aslında şu an ne hissediyorum?” diye sorun kendinize. Cevaplarınızın düşünce değil duygu olmasına dikkat edin.
  • İster şehir içinde ister şehir dışında yola koyulun. Nereye gittiğinizi bilmeden gidin. Beyniniz size sürekli soracaktır nereye gittiğinizi. Onunla biraz kavga edin.
  • Yakın bir dost grubuyla evde oturup her biriniz gözlerinizi bağlayın. Ve görmeden sohbet etmeyi deneyin.
  • Çocukken yapabildiğiniz ama fiziksel bir engeliniz olmadığı halde artık asla yapamam dediğiniz bir şeyi yapmayı deneyin.
  • Kullanmıyorsanız eğer bir toplu taşıma aracına binin.
  • Evinizdeki bazı eşyalara, objelere bakın. Size nasıl bir his verdiğini anlamaya çalışın.
  • Kendi portrenizi çizmeye çalışın.
  • Ölene kadar mutlaka yapmak istediğiniz şeyleri ve asla yapmayacağım dediğiniz şeyleri yazın. Asla yapmam dediğiniz ne kadar çok şey olduğunu görün.
  • Söyleyegeldiğiniz bir yalanı sonlandırın.
  • Bir arkadaşınıza, onun sevdiğiniz ve öfkelendiğiniz bir yönünü söyleyin. Öfkelenmeyin, öfkelendiğinizi ifade edin. Bir biçimde borçlu olduğunuz birini hatırlayın, onunla helalleşin. Birkaç arkadaş biraraya gelip sadece on beş dakika konuşmadan durmayı deneyin. Ve ne hissettiğinize bakın.

13 Haziran 2012 Çarşamba

4 Kitap...


Öncelikle daha önce Coetzee okumamanın verdiği bir utançla başladım, Utanç'ı yazmaya.Bolca düşündüren,sürükleyici etkileyici bir romandı.Bilim dünyası zihni farklı etkileyen 10 roman arasında sıralamış Utanç'ı.Bunu okuduktan sonra öğrendim, ama sizi kitabı okurken düşündürdüğü bir gerçek.Yazarımız Güney Afrika, Cape Town doğumlu.Olaylarda Güney Afrika'da geçiyor.Güney Afrika gerçeğini, beyazların tarafından anlatan bir roman.Utanç, insan olmanın ne anlama geldiğini arayan bir roman.
İki kez evlenip boşanmış, bir kız babası olan, elli iki yaşındaki Profesör Lurie'nin öyküsünde, hem siyasal hem de kişisel dönüşümler, değişimler yaşayan sancılı bir toplumun insanını tanıtıyor. Bir kız öğrencisiyle girdiği ilişki sonucu okulundan ayrılmak zorunda kalan Profesör Lurie'yi arkadaşları dışlıyor, eski karısı da alaya alıyor. Lurie, kızı Lucy'nin çiftliğine sığınıyor, elinde kalan tek insancıl ilişki kızı ile olanıdır. Lucy'nin koşullarına ve ırk ayrımının yeni boyutlar aldığı bir topluma uyum sağlamak yolunda inançsızca sürdürdüğü çabaları, bir öğle sonrası kızıyla birlikte yaşadığı vahşi bir saldırıyla kesintiye uğruyor. Acımasız bir dürüstlükle yazan J.M. Coetzee, okura yumuşak bir roman sunmuyor, sert bir öykü anlatıyor, ama güçlü ve inanılmaz güzellikte, hem keyifli, hem kasvetli bir öykü.


Doğunun Kafka'sı Sadık Hidayet'in Kör Baykuş'u,  baştan sona melankolik bir kitap.Yazarın, hayatı boyunca karıncayı bile incitmeyen bir insan olduğu düşünülürse, romanın kişiliğine aykırılığı çok daha ilginç gelecektir.95 sayfalık kitapta, ümitsizlik,boşluk ve yalnızlık duygusu öylesine yoğun işlenmiş ki, yalnızlığın buram buram buğusu çıkmış.Sayfa sayısının azlığı sizi yanıltmasın, çünkü çok kolay okunan bir kitap değil.
Kitaptan alıntılar,
"Yaralar vardır hayatta, ruhu cüzam gibi yavaş yavaş ve yalnızlıkta yiyen, kemiren yaralar."
"Kimseye anlatılamaz bu dertler, çünkü herkes bunlara nadir ve acayip şeyler gözüyle bakarlar. Biri çıkar da bunları söyler ya da yazarsa, insanlar, yürürlükteki inançlara ve kendi akıllarına göre hem saygılı hem de alaycı bir gülüşle dinlerler bunları. Çünkü henüz çaresi de, devası da yok bu dertlerin. Tek ilaç şarap yardımıyla unutmaktır; afyonun ve uyuşturucu maddelerin sağladığı sahte uykudur. Ama ne yazık ki bu tür devalarında da etkileri geçicidir, acıyı kesecekleri yerde çok geçmeden daha da şiddetlendirirler."


Hayatın içinde koşturup dururken, ara sıra nefes almak için okunacak kitaplar vardır.İşte bu, o kitaplardan biri.
Göçmüş Kediler Bahçesi”nde toplanan modern masalların her biri, insan ilişkilerinin bir biçimi üzerine odaklanır. Sözgelimi, yiyenin hiç yalan söyleyemediği çiçekleri arayan bir bilgini anlatan “Alsemender” masalı... Bu masal hakikat-yalan ikiliği karşında kişinin edinebileceği tutumları ve bu tutumların sonuçlarını öyküler. Yine bir başka masal, “Usta Beni Öldürsen E!”de Karasu usta-çırak ilişkisini ve bu ilişkiden doğan sevgi, gelenek, gelecek ve yaşam kurma hallerini anlatıyor. Bilge Karasu’nun yapıtları, aslında kendimizi ve ötekiyle kurduğumuz o kırılgan ilişkiyi ‘doğru düzgün’ görebilmek ve irdeleyebilmek için bakılması gereken en yetkin ayna belki de. Yarım yüzyılı devirmiş bu yapıtları tekrar tekrar okumanın vakti şimdi...

 

Arka Kapak

Umberto Eco, her ne kadar romancılığıyla daha ön planda olsa da, elbette roman yazmadan önce de sanatı, kültürel ve bilimsel tartışmaları gazete ve dergilerde yayımladığı yazılarla yönlendiriyordu. Günlük Yaşamdan Sanata, Eco'nun Antik Yunan'dan Ortaçağ'a, Rönesans'tan bilişim çağına uzanan derin birikimiyle göz kamaştıran bir kitap.
Umberto Eco, en çetrefil konuları her kesimden okurun kolayca anlayabileceği bir dille anlatır. Ancak ona özgü ironi, sanatın günlük yaşamın hemen hemen her alanıyla bağlarını kurcaladığı bu denemelere müthiş bir okuma keyfi katıyor: Ortaçağ, medya, gösteri kültürü, ölüm cezası, Coca-Cola... Çağdaş yaşamın tüm göstergeleri, Eco'nun hayranlık verici yorumlarıyla yeni değerlendirmelere açılıyor.
Sonuç, diğer Umberto Eco kitapları kadar etkileyici olmasa da, farklı bir bakış açısını deneyimlemek açısından okunabilir.

12 Haziran 2012 Salı

MİM...:))

Dolce far niente  sağolsun beni mimlemiş.Kendisine burdan sevgilerimi yolluyorum..:)) Mimin konusu Mutluluk...
Üzerine sayfalar dolusu konuşulup yazılacak sıcacık bir kelime .Hayatta hepimizi mutlu eden pek çok seçenek vardır ama benim en değer verdiğim kesinlikle Şükran Duygusu...Sahip olduklarım için şükretmek."Mutluluğa giden yolum nedir?" sorusuna verilecek cevabım, hayatta üç şeye dikkat ederim.


1-Mutluluğu asla geleceğe endekslemem.Yani bir takım şartlar yerine gelince mutlu olurum kavramım yoktur.Eğer bu şekil yaşarsam mutluluğu ertelemiş olurum.
2-Asla geçmişte yaşamam.Geçen günlerin muhasebesine kalkışırsam boğulurum.Çünkü geçmiş yüklerle doludur.
3-Kendim de dahil herkesi affetmek.Çünkü affederseniz, kafanız sizi yoranlarla meşgul olmaz ve hafiflemiş olursunuz.
Herkesin yolu yöntemi farklı, ama özü aynı, mutluluk cevheri başkalarında değil kendindedir.Hayat kısa ve ne yazık ki tekrarı yok.Hepimizin bu farkındalığı yaşaması dileğiyle...:))

11 Haziran 2012 Pazartesi

Hafta Sonu Eskişehir...

Karneyi alır almaz, Cumartesi sabah erkenden soluğu Eskişehir'de aldık.Ne zamandır gitmeyi istediğim bir şehirdi.Şehri arkadaşlarımızın rehberliği sayesinde doyasıya gezdik.İlk durağımız Odunpazarı Evleriydi.19. Yüzyıl mimarisinin en güzel örnekleri olan kıvrımlı yolları, çıkmaz sokakları, ahşap süslemeli, bitişik düzenli cumbalı evleri ile Odunpazarı Evleri neredeyse yarım günümüzü aldı.

Bu bölgede ayrıca Cam Sanatları Müzesi ,Kurşunlu Camii ve Külliyesi,Atlıhan Çarşısı(Lületaşı El Sanatları ürünleri satılıyor),Lületaşı Müzesi,Osmanlı Evi,Alaaddin Camii mevcut.Tüm bunları gezmek zaman aldığı için, yarım gün burada takıldık.




Buradan sonra istikamet Kentpark oldu.Eskişehirlilerin deniz keyfini yaşadıkları, Akdeniz sahillerini anımsatan plajı ile meşhur Kentpark’ta dolaşırken, park içerisinde yer alan Manej’de ata binme eğitimini, çocuklarınızla beraber yaşayabilirsiniz.






Kentpark'tan sonra Haller Gençlik Merkesini gezdik.1930’ lu yıllarda yapılmış yaş meyve sebze hal binasının yenilenen yüzü Cafe ve Fast Food alanlarının olduğu, ayrıca Tepebaşı Sahnesi tiyatro salonunun bulunduğu merkezde çay kahve molası verebilir, meşhur su muhallebisinin tadına bakabilirsiniz.

 

Yeni rotamız Uzay Evi.Bilet bulamadığımız için Pazar gününe bilet alıp bu harika yerden ayrıldık.Gezimize Bilim Kültür ve Sanat Parkı ile devam ettik.Çocukların hayal dünyası ve ufuklarını genişleten Eskişehir’in en büyük parkını trenle turladıktan sonra denizcilik tarihinde çok önemli bir yeri olan Kalyonu (Korsan Gemisi) gezebilirsiniz. Türkiye’deki önemli kulelerin benzerleri ile yapılan Masal Şatosu görüntüsü altında parkta bulunan suni gölette su kayağı yapabilir ya da optimist eğitimi alabilirsiniz.



Günü, güzel bir balık lokantası ve barlar sokağı gezisi ile noktaladık.Pazar gününe, arkadaşlarımızın ayarladığı Bozüyük'teki nefis kahvaltı ile başladık.Ardından Cumartesi gidemediğimiz Uzay Evi'ni ziyaret ettik.
Uzay Evi, astronomi ve uzay bilimlerini öğrenmek; anlamak için geliştirilmiş, özel bir projeksiyon yardımıyla görüntünün kubbe şeklindeki tavana yansıtıldığı gösteri salonudur. Dünya, Ay ve gezegenlerin; evrendeki diğer gök cisimlerinin özelliklerinin kubbeye yansıtılmasıyla, evrenin dinamiklerinin anlaşılması ve bilimsel düşünce sistemlerinin geliştirilmesi amaçlanmaktadır.Ben ve Barış bu bölümden çok keyif aldık.Bilim Deney Merkezini bilet bulamadığımız için ziyaret edemedik.Ama siz giderseniz biletleri önceden ayarlayıp, mutlaka ziyaret edin.Günü Şelale Park'ta noktalayıp, İstanbul'a istemeyerek döndük.İnsan sevdikleri ile vakit geçirince zamanın nasıl geçtiğini anlamıyor.
Not:İstanbul-Eskişehir arabayla 3 saat sürüyor.Dönerken Pazar dönüş trafiğine yakalandığımız için 4.5 saatte döndük.Yolu gözünüzde büyütmeyin görmek için değer..:))Bu arada lületaşı hediyelik eşya almadan,Çibörek yemeden dönmeyin...

8 Haziran 2012 Cuma

Kabatepe Simülasyon Merkezi...

Dün ,Kabatepe Simülasyon Merkezi'nin açılışı yapıldı. Merkez,1915 Çanakkale Savaşı'nı (Deniz, Kara ve hava Muharebeleri), ziyaretçileri çeşitli Simülasyon ve Sunum Teknikleri ile anlatılarak 3 boyutlu bir yolculuğa çıkaracak.Bu merkezde 11 adet simülasyon odası, 1 adet konferans salonu, sabit koleksiyon müzesi, kafeterya mevcut olduğu açıklanıyor.İşte odalar ile ilgili basına aktarılan bilgiler:


1. Oda Çanakkale Platformu : Çanakkale Savaşları başlamadan önce Çanakkale’nin ve birliklerimizin durumu anlatılacaktır.

2. Oda Nusrat Mayın Gemisi : 24 metre uzunluğundaki bu odamızda, Nusrat Mayın Gemisinin üzerinde mayınların bulunduğu arka kısmından itibaren 22 metrelik bir maketi bulunmaktadır. Ziyaretçilerimiz odaya girdiklerinde kendilerini Mayın Gemisinin üzerinde bulacaklar. Bu odamızda, geminin zeminine yerleştirilen mekanik ve efekt sistemleriyle, gelen ziyaretçilerimiz 7 Martı 8 Marta bağlayan geceyi, Nusrat Mayın gemisinin üzerinde, denizde gider halde yaşayarak görmeleri temin edilecektir.

3. Oda : Ocean Zırhlı Gemisi : Bu odaya giren ziyaretçiler, kendilerini Ocean zırhlı gemisinin üzerinde bulacaklar. Platformun altına yerleştirilen mekanik sistemler vasıtasıyla, gemi üzerinde olduklarını hissederek, perdede yansıyan görüntüleri üç boyutlu olarak gözlükler vasıtasıyla seyredecek, ve kendilerini savaşın içerisinde hissedeceklerdir.

4. Oda : Koca Seyit Odası : Bu odadaki görüntüler de üç boyutlu olarak seyredilebilecek. Ocean Zırhlısının attığı top mermisinin Rumeli Mecidiyesi Tabyası’na düşmesiyle başlayacak ve Koca Seyit’in mermiyi kaldırarak Ocean Zırhlısını vurmasıyla tamamlanacak.

5. Oda : Harita Odası : Bu odada, Boğaz Savaşı’ndan sonra Kara Savaşlarına geçiş ve Kara Savaşlarının başlangıcı kabartmalı bir harita üzerinde projeksiyonla görüntü verilerek anlatılacaktır.

6. Oda : Hologram Odası : Kara Savaşlarının başlangıcı ve Mustafa Kemal’in, 57. Alay ile birlikte 261 Rakımlı tepede savaşa dahil olması anlatılacaktır.

7. Oda : Siper Odası : Ziyaretçiler, bu odada siper dekoru verilmiş olan bölümlerin içerisinde yerleşerek, çıkarma sonrası siper görüntülerini izleme imkanı bulacaklar ve kendilerini de dekorlardan dolayı o görüntülerin devamında hissedeceklerdir.

8. Oda : Kubbe Odası : Bu odada ziyaretçiler elli kişi kapasiteli koltukların olduğu platforma oturduktan sonra, platform yaklaşık 1,5 metre yükselerek ziyaretçileri kubbenin içerisine alacak. Bu odada bir hastane yerinin İngiliz gemileri tarafından bombalanması görüntüsü sonrasında, görüntü 360 dereceye dönüşecek ve ziyaretçiler platformun salınımı ve görüntülerin aşağıya doğru kaymasıyla gökyüzüne yükseldikleri hissine kapılacaklar, Boğazın ve Yarımadanın üzerinde havadan bir tur atacaklardır.

9. Oda : Çanakkale Geçilmez : Bu odada düşman birliklerinin geri çekilmesini gelen ziyaretçiler Türk askeri figürlerinin ve siper dekorlarının bulunduğu yerlerden seyredeceklerdir.

10. Oda : Anı Odası : Bu odada Türk ve Anzak askerlerinin anılarına yer verilecektir.

11. Oda : Modern Türkiye : Savaşlardan sonra ülkemizin her alanda gelmiş olduğu seviyeyi gösteren bir gösterim olacaktır.

Savaşla ilgili bilgilerin, gelecek nesillere aktarılması ve turistlere anlatılması açısından, geç kalmış ama doğru bir karar.En kısa sürede ziyaret edilecekler listesine girdi bile...Güzel bir hafta sonu dileğiyle...

6 Haziran 2012 Çarşamba

Etamin...

Bu aralar etamine (cross stitch) takılmış durumdayım.Eve iki tane işleyip astım.Hoş annem ,bunlarda etamin mi şimdi deyip güldü ama olsun ,ben kararlıyım devam etmeye..:)) Sıra hediye etmek için işleyeceğim etaminlere geldi.www.etsy.com sağ olsun harika modeller ile bana yardımcı oldu.Aşağıda beğendiğim modellerden birkaçını sıraladım.Ama hala hangisine başlasam karar vermiş değilim....))





5 Haziran 2012 Salı

How To Sharpen Pencils...


Şu hayatta öğrenmenin sınırı yok.Her mesleği duymuştum ama geçimini kurşun kalem açarak sağlayanı ilk kez duydum.Medeni cesarete şapka çıkarılır.ABD'de yaşayan David Rees kurşunkalem açmaktan keyf aldığı için para kazanmaya karar vermiş. İki yıldır profesyonel olarak kalem açan David Rees,yaptığına anlam veremeyenlere yanıtını,Nisan ayında piyasaya çıkan ve özellikle kurşunkalem tutkunlarının büyük ilgiyle karşıladığı kitabı How To Sharpen Pencils ile vermiş.
David Rees şu ana dek 500 civarında sipariş almış.15 dolar karşılığında açılmış kalemi imzalı sertifikası ile beraber müşteriye gönderiyor.Kalemin açılma yöntemine göre farklı şekiller alan kıyılmış parçaları da küçük bir poşet içinde müşteriye yollamayı ihmal etmiyor.



4 Haziran 2012 Pazartesi

Aklım Selimiye'de...

Bundan dört sene önce,teyzemin tavsiyesi üzerine gitmiştim Selimiye'ye.Huzurlu,sesssiz,sakin bir yer olduğunu söylemişti.Türkiye'de böyle yerler giderek azaldığı için kalkıp gitmiştim.İyi ki gitmişim.Aklım hala Selimiye'de.
Selimiye, Marmarise bir saat mesafede, dağların arasında saklı kalmış bir balıkçı köyü.Sakin ve sessiz denizi  göl gibi duruyor.Yatların uğramadan geçmediği bu cennet köşe, yıl boyu sıcak.Köyde iki restaurant var.İkisi de haklı bir üne sahip.Rezervasyonsuz yer bulamazsınız.Sardunya ve Aurora gerçekten birbirinden güzel deniz ürünleri ile sizi ağırlıyor.Gitmişken Paprika cafenin haşhaşlı kekini de yemeden dönmeyin.



Çevreye ayıracak bir kaç gününüz daha varsa Bozburun’u, Kızkumu’nu (denizin ortasında yürüyen insanları görüntülemek inanılmaz), gözleme va yayık ayranıyla meşhur Turgut Şelalesi’ni, Bayır Köyü’nü, Çiftlik ve Söğüt'ü mutlaka ziyaret edin.
Kalınabilecek yerler:
Bozburun: * Elixir Art/Sabrina’s Haus
* Dolphin Pansiyon
* Karia Bel
* Hotel Aphrodite

Selimiye: * Terrasses de Selimiye Butik Hotel
* Palmetto Beach Hotel n Luna Begonvil Hotel
*Beyaz Güvercin Motel

Söğüt: * Söğüt Doğan Pansiyon
* Söğüt Aşkın Pansiyonn Yakamoz Pansiyon

Çiftlik : * Green Platan
* Alarga Sail Boutique Hotel & yatch Club

Bayır Köyü son yıllarda jiplerle yapılan “safari” turlarının gözde durak noktası oldu. Mola verip, köy meydanındaki dev boyutlu tarihi çınar ağacının altındaki açık kahvelerden birinde bir çay ya da köpüklü ayran içmeyi unutmayın. Bu kocamış çınarın etrafında bir tur atmanın ömrü uzattığı söylenir...:))


Turgut köyündeki bu şelalede serinlemenin zevkini yaşayın.Yandaki resim Söğüt köyünün Saranda koyu.Civarda ki koylara tekne turları ile yada arabanızla ulaşabilirsiniz.Gittim unutamadım,eminim sizde unutamayacaksınız...

1 Haziran 2012 Cuma

Burhan Doğançay Retrospektifi...

"Kent Duvarları'nın Yarım Yüzyılı" başlığı taşıyan ve Doğançay’ın 14 ayrı dönemini ve dünyanın farklı koleksiyonlarında yer alan çalışmalarını izleyiciyle buluşturan serginin açılışı 23 Mayıs idi.Yazmak ancak bugüne kısmet oldu.Eğitim yıllarından bugüne dünyanın dört bir yanında gezerek kent kültürünü araştıran Doğançay, 70'li yılların ortasından itibaren fotoğraf makinesiyle seyahat ettiği 114 ülkedeki duvarların kaydını tutmuş ve bu sergiyle izleyicilerle buluşturmuş.






 Sanatçının 1963 yılında başladığı 'Genel Kent Duvarları' dizisinin ilk yapıtı 'Afiş Panosu'yla açılan sergide; 'Kapılar', 'Sapak', 'New York Metro Duvarları', 'Hücum', 'Kurdeleler', 'Koniler', 'Boyacı Duvarları', 'Grego Duvarları', 'Formula 1', 'Çifte Gerçeklik', 'Alexander'ın Duvarları', 'New York'un Mavi Duvarları' ve 2008 yılından bu yana süren 'Çerçeveli Duvarlar' serilerinden eserler yer alıyor. Küratörlüğünü Levent Çalıkoğlu'nun yaptığı ve Yıldız Holding'in sponsor olduğu sergi 23 Eylül tarihine kadar İstanbul Modern, Süreli Sergiler Salonu'nda görülebilir.Huzurlu ve neşeli bir hafta sonu dileklerimle...:))


Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...